Tuna boylarında sıra selviler
Tan yeli estikçe canım ağlarmış
Gül bahöelerinde baykuşlar öter
Şu viranelikler eski bağlarmış
Namazgah bir otluk kalmammış taşı
Çeşmelerden akan kanlı göz yaşı
Orda bir güzel var çatılmış kaşı
Ak alnınas kara çatkı bağlarmış
Kırık minareden duyulmaz ezan
Hep ocaklar sönmüş devrilmiş kazan
Bir inilti duydum sandım bir ozan
Sesime ses veren karlı dağlarmış
Bozulan bağların üzümü acı
Asi köle kesmiş eski haracı
Yine yedi kıral giymiştir tacı
Şahin yuvasını kargalar sarmış
Haydi eski ozan, al sazı ele,
Düşmanlar içine düşsün velvele.
De ki: Hor bakmayın bu durgun sele;
O, yetmiş bir kavme akın çıkarmış!
gönlümü fecr eden
şu kara tahtım
karanlıklara ışık tutarmış
gönüllere taht kuran
şu kara bahtım
yolcu olup yoldan koparmış
gönlümden kopardım
seni aşkım
dalından kopan bir gül gibi
gül dalında güzeldir
kara kaşlım
seni koparmak
benim mi haddim
hak yoluna turan olur
gönüllere ferman olur
seni benden ayıranlar
cezasını elbet bulur.
KRAL MEMO
Maviydi gözleri
bakınca kayboluyordum
derinliklerinde
o mavilk çekiyordu beni
derinliklere
uçsuz bucaksız
ıssız adaların
sahipsiz kıylarında
kaybediyordum kendimi
biliyormuydu gerçeği
ıssız sahilllerin
yolcusuz gemilerin
turkuaz mavisi
AKDENİZ
Kara atının üstünde yıldızlara doğru ilerliyordu
yıldızlara doğru...
biliyormuydu gerçeği ?
benim onu...
onun beni ...
biliyormuydu ?
bu sokak lam
Atlastan cepkenli yiğit akıncı!
Dönmedin geriye bunca yıl oldu.
Gözlerim yollarda rûhumda sancı,
Elimde güllerim buruşup soldu.
Gezdiğim her yerde hep seni sordum;
Şimdi gelir diye hayâller kurdum.
Günler geçip gitti bekleyip durdum,
Bin hafakan sînem boşalıp doldu...
Ger dizgini artık, şahlansın atın!
Ger ki, vadedilen günler pek yakın!
Ufukta bahar var, unutma sakın!
Zulmet silindi, her taraf nûr oldu.